İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerinin Amacı

İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerinin Amacı

İSG Önlemleri

İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerinin Amacı : İşçiler, işverene ekonomik ve kişisel olarak bağımlı çalışmaktadır. Bundan dolayı işçiler, çalışma ortamlarında en temel hakları olan sağlık ve yaşam haklarını ihlal edecek birçok riskle karşı karşıya kalabileceklerdir. Bu risklerin en başında iş kazaları ve meslek hastalıkları gelmektedir. İş sağlığı ve güvenliği önlemleri, iş yerlerini bu risklerden arındırılmış, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı haline getirmeyi hedeflemektedir. TBK’nın 417/2. maddesi ve İSGK’nın 4. maddesine göre işverenler; iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür. Çünkü işçinin sadakat borcunun karşısında, işverenin işçiyi koruma ve gözetme borcu bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri, iş kazası ve meslek hastalıklarının meydana gelmemesi için alınması gereken önlemleri ifade eder. İş kazası ve meslek hastalıklarının meydana gelmesinden sonra genellikle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri uygulama alanı bulur. Vurgulamak gerekir ki İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu; sadece işçilere değil, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve iş yerlerine, bu iş yerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlara faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır. Çalışan ise kendi özel kanunlarındaki statülerine bakılmaksızın kamu veya özel iş yerlerinde istihdam edilen gerçek kişiyi ifade etmektedir. Fakat biz çalışmamızda, işçi ve işveren kavramlarını kullanacağız.

İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerinin Amacı ve Anayasal Dayanağı

İşçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkiye devletin en fazla müdahale ettiği alanların başında, iş sağlığı ve iş güvenliği gelmektedir. Yani iş hukukunun bu hükümlerinde kamu hukukunun etkisi daha fazla görülmektedir. Devlet ise işçi ve işveren arasındaki ilişkiye müdahale ederken anayasa hükümlerine dayanmaktadır. En temel olarak şunu söyleyebiliriz ki Anayasamızın 2. maddesinde, Cumhuriyetimizin insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş ve dolayısıyla devlete iş sağlığı ve güvenliği konusunda önlemler alması ödevi yüklenmiştir. Anayasamızın 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır. Yine Anayasanın 50. maddesi kimsenin yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağını düzenlemiştir. Benzer şekilde, Anayasamızın 56. maddesinde de devletin herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığını sürdürmesini sağlamak zorunda olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla bu maddeler, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri ile yakın ilişki içerisindedirler.

Ülkemizdeki İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkındaki Kanuni Düzenlemeler

Bu konu ile ilgili olarak en temel ve kapsamlı düzenleme, 30.06.2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’dur. İSGK’nın 37. maddesi, 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin dördüncü fıkrasını, 63. maddesinin dördüncü fıkrasını, 69. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarını ve özellikle de iş sağlığı ve güvenliğini düzenleyen 77, 78, 79, 80, 81, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 95, 105 ve geçici 2. maddelerini yürürlükten kaldırmıştır. Bu kanun ile birlikte Türk Borçlar Kanunu’nda, Belediye Kanunu’nda, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda ve Umumi Hıfzı sıhha Kanunu’nda bu konu ile ilgili hükümler bulunmaktadır. Ayrıca, 6331 sayılı İSGK’ya dayanılarak çıkarılan veya çıkarılacak olan birçok yönetmelik de bulunmaktadır.

Tarafların Yükümlülükleri

Devletin yükümlülükleri

Her ne kadar İSGK’nın 4. maddesi, işverenlerin gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almasını ve işçilerin de bunlara uymasını düzenlenmişse de 4857 sayılı İş Kanunu’nun 91. maddesinde devletin, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını izlemesi, denetlemesi ve teftiş etmesi düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere, madde hükmü gereğince, devletin denetleme ödevi söz konusudur. Bu ödev, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yerine getirilmektedir. Devletin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini denetlemesi, iki türlü gerçekleşmektedir. Birincisi, olağan denetimdir. Olağan denetim, işyeri faaliyete girmeden önce ve faaliyete girdikten sonra belirli aralıklarla düzenli yapılan denetimdir. İkincisi, olağanüstü denetimdir. Olağan denetimler sonucu iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinde bir eksiklik saptanmışsa bu eksikliklerin giderilmesi için, işverene bir süre verilir. Bu süre sonunda eksikliklerin tamamlanıp tamamlanmadığı için yapılan denetim, olağanüstü denetimdir. Ayrıca, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu kusurun tespitine yönelik yapılan denetimler ile işçilerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin ihlali dolayısıyla yaptıkları şikâyet sonrası yapılan denetimler de olağanüstü denetimlerdir.

İşverenin yükümlülükleri

Gerekli her türlü önlemi alma yükümlülüğü

İş yerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin oluşturulup uygulanmasında en temel görev, işverene düşmektedir. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu, aynı zamanda işverenin işçiyi gözetme borucunun bir parçasıdır. İSGK’nın 4. maddesine göre işverenler; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hâle getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar. Benzer ifade TBK’nın 417/2. maddesinde de geçmektedir. Her iki kanunda da işverenin gerekli her türlü önlemi alması gerektiği vurgulanmış ve sınır geniş tutulmuştur. Bunun sonucu olarak işveren, sadece bahsi geçen kanunlardan kaynaklanan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakla bu borcundan kurtulmuş olmamakta, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı diğer iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de almakla yükümlü tutulmaktadır.

Bununla birlikte, yine 6331 sayılı Kanuna göre işverenler, risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır; çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır; yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. İşveren, yükümlülüklerinin tamamını veya bir kısmını, iş yerinde Bakanlıkça belirlenen niteliklere sahip personel bulunmaması hâlinde, işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerden hizmet alarak da yerine getirebilir. Fakat dışarıdan bu konuda uzman kişi veya kuruluşlardan hizmet alınması veya çalışanların iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez. İşveren; çalışma ortamı, kullanılan maddeler, iş ekipmanı ile çevre şartlarını dikkate alarak meydana gelebilecek acil durumları önceden değerlendirerek çalışanları ve çalışma çevresini etkilemesi mümkün ve muhtemel acil durumları belirler ve bunların olumsuz etkilerini önleyici ve sınırlandırıcı tedbirleri alır. Acil durumlarla mücadele için, iş yerinin büyüklüğü ve taşıdığı özel tehlikeler, yapılan işin niteliği, çalışan sayısı ile iş yerinde bulunan diğer kişileri dikkate alarak önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım ve benzeri konularda uygun donanıma sahip ve bu konularda eğitimli yeterli sayıda kişiyi görevlendirir; araç ve gereçleri sağlayarak eğitim ve tatbikatları yaptırır ve ekiplerin her zaman hazır bulunmalarını sağlar. Özellikle ilk yardım, acil tıbbi müdahale, kurtarma ve yangınla mücadele konularında, iş yeri dışındaki kuruluşlarla irtibatı sağlayacak gerekli düzenlemeleri yapar. Ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda, işveren, çalışanların işi bırakarak derhal çalışma yerlerinden ayrılıp güvenli bir yere gidebilmeleri için, önceden gerekli düzenlemeleri yapar ve çalışanlara gerekli talimatları verir. Durumun devam etmesi hâlinde, zorunluluk olmadıkça gerekli donanıma sahip ve özel olarak görevlendirilenler dışındaki çalışanlardan işlerine devam etmelerini isteyemez. İşveren, çalışanların kendileri veya diğer kişilerin güvenliği için ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıkları ve amirine hemen haber veremedikleri durumlarda istenmeyen sonuçların önlenmesi için, bilgileri ve mevcut teknik donanımları çerçevesinde müdahale edebilmelerine imkân sağlar. Böyle bir durumda çalışanlar, ihmal veya dikkatsiz davranışları olmadıkça yaptıkları müdahaleden dolayı sorumlu tutulamaz. Normal olarak işverenin yukarıda da değinildiği gibi acil durumlarda önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım ve benzeri konularda uygun donanıma sahip ve bu konularda eğitimli yeterli sayıda kişiyi görevlendirmesi ve bunlara gerekli araç ve gereçleri sağlayarak eğitim ve tatbikatları yaptırması ve ekiplerin her zaman hazır bulunmalarını sağlaması yükümlüğü vardır. Fakat acil bir durumda haber verilmemesi ve müdahale edilmesi durumunda, bu çalışanların hakları korunarak sadece ihmal veya dikkatsiz davranışlarından sorumlu tutulmuşlardır. İşveren, bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutar, gerekli incelemeleri yaparak bunlar ile ilgili raporları düzenler. Ayrıca, iş yerinde meydana gelen ancak yaralanma veya ölüme neden olmadığı hâlde, iş yeri ya da iş ekipmanının zarara uğramasına yol açan veya çalışan, iş yeri ya da iş ekipmanını zarara uğratma potansiyeli olan olayları inceleyerek bunlar ile ilgili raporları düzenler. Zira işverenin iş yerinde kullanılacak iş ekipmanının yapılacak işe uygun olması ve bu ekipmanın çalışanlara sağlık ve güvenlik yönünden zarar vermemesi için gerekli tüm tedbirleri alma yükümlülüğü vardır. İşveren, iş kazalarını gerçekleştikten sonraki üç iş günü içinde, sağlık hizmeti sunucuları veya iş yeri hekimi tarafından kendisine bildirilen meslek hastalıklarını ise yine aynı süre içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdür.

İş yeri hekimi veya sağlık hizmeti sunucuları, meslek hastalığı ön tanısı koydukları vakaları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularına sevk eder. Ayrıca sağlık hizmeti sunucuları, kendilerine intikal eden iş kazalarını, yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucuları ise, meslek hastalığı tanısı koydukları vakaları, en geç on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirir. Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda işverenler, iş hijyeni ile iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin uygulanmasında iş birliği yapar; yapılan işin yapısı göz önüne alınarak mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunulması çalışmalarını koordinasyon içinde yapar; birbirlerini ve çalışan temsilcilerini bu riskler konusunda bilgilendirir. Birden fazla iş yerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde, iş sağlığı ve güvenliği konusundaki koordinasyon yönetim tarafından sağlanır. Yönetim, iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden diğer iş yerlerini etkileyecek tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için işverenleri uyarır. Bu uyarılara uymayan işverenleri Bakanlığa bildirir. Çalışanları bilgilendirme yükümlülüğü İş yerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin alınması, işvereni sorumluluktan kurtarmaya yetmemekte, ayrıca bazı konular hakkında da çalışanların bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu konular, İSGK’nın 16. maddesinde düzenlenmiştir. Kanuna göre işveren, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilmesi amacıyla çalışanları ve çalışan temsilcilerini iş yerinin özelliklerini de dikkate alarak; iş yerinde karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, koruyucu ve önleyici tedbirler, kendileri ile ilgili yasal hak ve sorumluluklar, ilk yardım, olağan dışı durumlar, afetler ve yangınla mücadele ve tahliye işleri konusunda görevlendirilen kişiler hakkında bilgilendirir. Çalışan temsilcisi; iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili çalışanı ifade etmektedir. Ayrıca işveren, ciddi ve yakın tehlikeye maruz kalan veya kalma riski olan bütün çalışanları, tehlikeler ile bunlardan doğan risklere karşı alınmış ve alınacak tedbirler hakkında derhâl bilgilendirir. Başka iş yerlerinden çalışmak üzere, kendi iş yerine gelen çalışanların yukarıda değinilen bilgileri almalarını sağlamak üzere, söz konusu çalışanların işverenlerine gerekli bilgileri verir.

Risk değerlendirmesi; iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler, ölçüm, analiz, teknik kontrol, kayıtlar, raporlar ve teftişten elde edilen bilgilere, destek elemanları ile çalışan temsilcilerinin ulaşmasını sağlar. Destek elemanı ise; asli görevinin yanında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili önleme, koruma, tahliye, yangınla mücadele, ilk yardım ve benzeri konularda özel olarak görevlendirilmiş uygun donanım ve yeterli eğitime sahip kişidir.

Denetleme yükümlülüğü

İSGK’nIn 44/1-b maddesine göre işveren, iş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemekle yükümlüdür. Görüldüğü üzere işveren, sadece bu önlemleri oluşturmakla sorumlu olmayıp ayrıca bu önlemlerle istenilen amaca ulaşıp ulaşılmadığının denetimini yapmakla da yükümlüdür. Çünkü bu kanun ile amaçlanan hedefe ulaşılabilmesi için, işverenin aldığı önlemlerin ve verilen eğitimlerin başarılı olup olmadığını tespit etmesi ve ona göre hareket etmesi önemlidir.

İş sağlığı ve güvenliği eğitiminin verilmesi

İşveren, işçilere gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadır. İşçilere verilecek olan eğitimler, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde ve risklerin azaltılmasında önemli birer faktördür. Bundan dolayıdır ki İSGK, bu konuda işverenlere kanuni bir yükümlülük getirmiş, aksi davranışları bir yaptırıma bağlamıştır. Eğitim verilmesi konusunda çalışan işçi sayısının, iş yerinde görülmekte olan işin risk grubunun, iş yerinin veya işin sanayiden sayılıp sayılmamasının bir önemi yoktur. Sözü edilen unsurlar, eğitimin verilmesi yükümü bakımından değil, sadece eğitimin kapsamı ve türü konusunda rol oynayacaktır. Eğitim yükümlülüğü, kuşkusuz öncelikle işverenin kendisine ve iş sözleşmesiyle bağlı ve bağlantılı olarak işverenle birlikte çalışanlara ilişkindir. Bu yükümlülük; iş yerindeki çıraklar, stajyerler ve geçici iş ilişkisi ile çalışanlar içinde geçerlidir. Esasen her konuda olduğu gibi, bu konuda da iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin amacı; işçide bu konudaki bilincin oluşturulması, karşılaşabileceği mesleki riskler ve alınması gereken tedbirlerin alınmasıdır. Eğitimlerin hem teorik ve hem de pratik olarak verilmesi yerinde olacaktır. Bu eğitim, özellikle, işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenir; gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır. Çalışan, temsilcileri özel olarak eğitilir. Mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz. Aynı şekilde; tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde yapılacak işlerde karşılaşılacak sağlık ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatları içeren eğitimin alındığına dair belge olmaksızın başka iş yerlerinden çalışmak üzere gelen çalışanlar işe başlatılamaz.

İş kazası geçiren veya meslek hastalığına yakalanan çalışana, işe başlamadan önce söz konusu kazanın veya meslek hastalığının sebepleri, korunma yolları ve güvenli çalışma yöntemleri ile ilgili ilave eğitim verilir. Ayrıca, herhangi bir sebeple altı aydan fazla süreyle işten uzak kalanlara, tekrar işe başlatılmadan önce bilgi yenileme eğitimi verilir. Yapılan eğitimlerin giderleri tamamen işverenler tarafından karşılanacak, bu hususun işçilere herhangi bir yansıması olmayacaktır. Eğitimde geçen süreler, çalışma süresinden sayılacaktır. Eğitim sürelerinin haftalık çalışma süresinin üzerinde olması hâlinde, bu süreler fazla sürelerle çalışma veya fazla çalışma olarak değerlendirilir. Eğitimler için uzmanlık alanlarına göre; iş sağlığı iş güvenliği uzmanları, bu konuda bilgi birikimi olanlar, iş güvenliği mühendisleri iş yeri hekimleri, bu konularla görevli eğitim kurumları, vakıflar ve iş sağlığı iş güvenliği konusunda uzman olan kişi ve müfettişlerden yararlanılacaktır.

Risk değerlendirmesi yapmak ve yaptırmak yükümlülüğü

Riskin değerlendirilmesi, Avrupa Birliğinin 89/391 sayılı direktifi ve ILO’nun Türkiye tarafından 07.01.2004 tarihinde kabul edilen 161 sayılı Sözleşme’ye paralel olarak İSGK’ya girmiştir. Risk, tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimalini, risk değerlendirmesi ise, iş yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları ifade etmektedir. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. İşveren; risk değerlendirmesi yaparken de belirli risklerden etkilenecek çalışanların durumu, kullanılacak iş ekipmanı ile kimyasal madde ve müstahzarların seçimi, iş yerinin tertip ve düzeni, genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumunu dikkate almalıdır. İşveren, yapılacak risk değerlendirmesi sonucu alınacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri ile kullanılması gereken koruyucu donanım veya ekipmanı belirler. İş yerinde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, çalışma şekilleri ve üretim yöntemleri, çalışanların sağlık ve güvenlik yönünden korunma düzeyini yükseltecek ve iş yerinin idari yapılanmasının her kademesinde uygulanabilir nitelikte olmalıdır. İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden çalışma ortamına ve çalışanların bu ortamda maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar. Çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği iş yerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda iş durdurulur. Risk değerlendirmesi, işverenin oluşturduğu bir ekip tarafından gerçekleştirilir. Risk değerlendirmesi ekibi aşağıdaki kişilerden oluşur:

  • İşveren veya işveren vekili,
  • İş yerinde sağlık ve güvenlik hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları ile iş yeri hekimleri, · İş yerindeki çalışan temsilcileri, · İş yerindeki destek elemanları,
  • İş yerindeki bütün birimleri temsil edecek şekilde belirlenen ve iş yerinde yürütülen çalışmalar, mevcut veya muhtemel tehlike kaynakları ile riskler konusunda bilgi sahibi çalışanlar.

Yapılmış olan risk değerlendirmesi; tehlike sınıfına göre çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli iş yerlerinde sırasıyla en geç iki, dört ve altı yılda bir yenilenir. Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda yürütülen işler için, diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilir. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını koordinasyon içinde yürütür; birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirir. Eğer o iş yerinde bir alt işveren-asıl işveren ilişkisi kurulmuşsa, her alt işveren yürüttükleri işlerle ilgili olarak gerekli risk değerlendirmesi çalışmalarını yapar veya yaptırır.

Çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması

4857 sayılı İş Kanunu’nun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümlerinde, işverenin böyle bir borcu düzenlenmemekteydi. Bu yükümlülük, 07.01.2004 tarihinde kabul edilen 155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Ortamına İlişkin Sözleşme ve 1989 tarihli 89/391/EC sayılı İşte Çalışanların Sağlık ve Güvenliklerini İyileştirmeye Yönelik Tedbirler Alınmasına İlişkin Direktif hükümleri gereğince kabul edilmiştir. İSGK’nın 18. maddesine göre işveren, görüş alma ve katılımın sağlanması konusunda, çalışanlara veya iki ve daha fazla çalışan temsilcisinin bulunduğu iş yerlerinde varsa işyeri yetkili sendika temsilcilerine, yoksa çalışan temsilcilerine iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda görüşlerinin alınması, teklif getirme hakkının tanınması ve bu konulardaki görüşmelerde yer alma ve katılımlarının sağlanması yeni teknolojilerin uygulanması, seçilecek iş ekipmanı, çalışma ortamı ve şartlarının çalışanların sağlık ve güvenliğine etkisi konularında görüşlerinin alınması imkânlarını sağlar. İşveren, destek elemanları ile çalışan temsilcilerinin, iş yerinden görevlendirilecek veya iş yeri dışından hizmet alınacak iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer personel ile ilk yardım, yangınla mücadele ve tahliye işleri için kişilerin görevlendirilmesi; risk değerlendirmesi yapılarak alınması gereken koruyucu önleyici tedbirlerin ve kullanılması gereken koruyucu donanım ve ekipmanın belirlenmesi; sağlık ve güvenlik risklerinin önlenmesi ve koruyucu hizmetlerin yürütülmesi; çalışanların bilgilendirilmesi; çalışanlara verilecek eğitimin planlanması konularında önceden görüşlerini alır. Çalışanların veya çalışan temsilcilerinin, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği için alınan önlemlerin yetersiz olduğu durumlarda veya teftiş sırasında, yetkili makama başvurmalarından dolayı hakları kısıtlanamaz.

Çalışan temsilcisi görevlendirme yükümlülüğü

İSGK’nın 20. maddesine göre işveren; iş yerinin değişik bölümlerindeki riskler ve çalışan sayılarını göz önünde bulundurarak dengeli dağılıma özen göstermek kaydıyla çalışanlar arasında yapılacak seçim veya seçimle belirlenemediği durumda atama yoluyla, yeterli sayıda çalışan temsilcisini görevlendirir. Çalışan temsilcisi; daha önceden de değinildiği gibi iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalara katılma, çalışmaları izleme, tedbir alınmasını isteme, tekliflerde bulunma ve benzeri konularda çalışanları temsil etmeye yetkili çalışanı ifade eder İki ile elli arasında çalışanı bulunan iş yerlerinde bir; elli bir ile yüz arasında çalışanı bulunan iş yerlerinde iki; yüz bir ile beş yüz arasında çalışanı bulunan iş yerlerinde üç; beş yüz bir ile bin arasında çalışanı bulunan iş yerlerinde dört; bin bir ile ikibin arasında çalışanı bulunan iş yerlerinde beş; iki bin bir ve üzeri çalışanı bulunan iş yerlerinde altı kişi çalışan tesmsilcisi olarak atanmak zorundadır. Birden fazla çalışan temsilcisinin bulunması durumunda baş temsilci, çalışan temsilcileri arasında yapılacak seçimle belirlenir. Çalışan temsilcileri, tehlike kaynağının yok edilmesi veya tehlikeden kaynaklanan riskin azaltılması için, işverene öneride bulunma ve işverenden gerekli tedbirlerin alınmasını isteme hakkına sahiptir. Görevlerini yürütmeleri nedeniyle çalışan temsilcilerin ve destek elemanlarının hakları kısıtlanamaz ve görevlerini yerine getirebilmeleri için işveren tarafından gerekli imkânlar sağlanır. İş yerinde yetkili sendika bulunması hâlinde, iş yeri sendika temsilcileri çalışan temsilcisi olarak da görev yapar.

Efor OSGB istanbul | İş Sağlığı ve Güvenliğiniz Emin Ellerde!…

 

isggm