İş Sağlığı ve İş Güvenliğine Önem Verilmesinin Sebebi
İş sağlığı ve güvenliği yalnızca teknik ve tıbbi bir çalışma olarak ele alınamaz. Çalışanların beslenme, barınma olanakları, doğal çevrenin yaşanabilir olması, iş güvencesinin olması, sendikalaşma hakkı gibi pek çok konu çalışanların sağlığını ve güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Burada “iş sağlığı” dendiğinde mavi ve beyaz yakalı, kadrolu – taşeron, veya kamuda memur statüsünde bütün çalışanları kapsayacak şekilde düşünülmelidir. İş sağlığı ve iş güvenliğine önem verilmesinin ana nedeni; yaş, cinsiyet, ırk ve meslek farkı gözetilmeksizin herkesin yaşama hakkının en yüksek düzeyde garanti altına alınması gerekliliğidir.
İş Sağlığı Güvenliği Niçin Önemli?
İş sağlığı ve güvenliği duyarlılığının ve çalışmalarının gelişmesinde, en başta işçilerin 200 yılı aşan mücadeleleri etkili olmuştur. Ayrıca ekonomik ve sosyal açıdan sanayileşmenin sonuçlarından biri olarak kentleşme, çekirdek aile yapısına geçiş sonucu iş kazası ve meslek hastalıklarından etkilenen insan sayısındaki artış, işçinin iş göremez hâle gelmesi ile birlikte ailenin yoksulluğa düşmesi, iş göremez hâle gelen insanların maddi ve manevi toplumsal etkileri, güvensiz çalışma koşullarının iş yerinde yabancılaşmaya ve iş veriminin düşmesine neden olması ve sosyal güvenlik ihtiyacının artması gibi faktörlerin etkisi olmuştur. İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının yukarıdaki genel amaçlarının dışında; iş yerlerinde yeterli güvenlik tedbirlerini alarak çalışanların korunması, çalışanları tıbbi, fiziksel ve ruhsal açıdan en üst seviyeye çıkarılması, iş yeri ortamında sağlığa zarar verebilecek unsurların hijyenik önlemlerle ortadan kaldırılması, çalışanlar ile iş arasındaki uyumun sağlanması, meydana gelen sağlık zararlarının ve meslek hastalıklarının tespit edilerek çalışanların tedavi olmalarını sağlaması, karşılaşılan zararların derecelerini objektif ve bilimsel yollarla belirleyip değerlendirmenin yanı sıra iş yerinin güvenliğinin de sağlaması, olası kazaları engelleyerek verimliliğin artırılması hedefleri vardır. Bu nedenle afet yönetimi, afet sonucunu doğurabilecek olayların önlenmesi veya zararlarının azaltılması amacıyla afetlere/acil durumlara hazırlık ve onların olası zarar/risklerinin azaltılması ile birlikte afetler/acil durumlardan sonra müdahale etme ve iyileştirme gibi çalışmaların tümünde yapılması gereken çalışmaların toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesi, gerekli mevzuat ve kurumsal yapılanmaların oluşturulması veya yeniden düzenlenmesi ve etkin ve verimli bir uygulamanın sağlanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla, kaynaklarının bu ortak amaçlar doğrultusunda yönetilmesidir.
Özetle afet ve acil durum yönetimi, olası afet ve acil durumlara önceden hazırlanmak, gerçekleşme ihtimallerini azaltmak, karşı tedbir almak ve bu durumlardan en az kayıp ve zararla kurtulmayı başarabilmektir. Afet yönetimi dinamik bir süreçtir. Planlama bu sürecin çok önemli bir halkası ise de, tek başına yeterli değildir. Yerel yönetimlerle ve halkla birlikte, eğitim, araç-gereç temini, faaliyetlerin koordinasyonu, vb. diğer önemli görevler/işlevlerin de yerine getirilmesi gerekir. İş yerlerinde afet ve acil durum yönetimlerinde başarılı olmak için üst düzey yönetimin desteği şarttır. Afet ve acil durum yönetimini oluştururken, ölümler, cezai sorumluluklar gibi olumsuz yanlar üzerinde sürekli durmak yerine, afet veya acil durumun oluşturacağı her türlü koşula hazırlıklı olmak gibi olumlu yanlarına ağırlık verilmelidir.