İş Hukukunun Uluslararası Kaynakları ve Çalışma Örgütleri

İş Hukukunun Uluslararası Kaynakları

İş Hukukunun Uluslararası Kaynakları ve Çalışma Örgütleri | Gelişmekte olan iş hukuku açısından milletlerarası kaynakların önemi her geçen gün artmaktadır. İş hukukunun uluslararası kaynakları Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Belgeleri, Avrupa Konseyi Sözleşmeleri, Avrupa Birliği İş Hukuku Hükümleri ve İkili anlaşmalar oluşturmaktadır.

1) Uluslararası Çalışma Örgütü

Uluslararası Çalışma Örgütünün en önemli faaliyetlerinden birisi, uluslararası çalışma normlarını oluşturmaktır. Bu örgüt, 1919 yılında Birleşmiş Milletler Cemiyetine bağlı olarak kurulmuş ve giderek geniş ölçüde özerkliğe ve özel uzman kuruluşu hüviyetine kavuşturulmuştur. Türkiye 1932 yılında Uluslararası Çalışma Örgütüne üye olmuştur. Uluslararası Çalışma Örgütünün diğer örgütlerden en önemli farkı; üçlü bir yapıya sahip olması ki bu yapı hükümet, işçi ve işveren kesimlerinden oluşur. Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) sözleşmelerini onaylayan üye devletler, mevzuatlarını ve uygulamalarını sözleşme hükümlerine uygun hale getirmek zorundadırlar. Bu zorunluluk onay tarihinde değil, onay belgesinin ILO tarafından kaydedildiği tarihten itibaren 12 ay sonra başlar. ILO’nun sözleşmeleri ve tavsiye niteliğindeki kararları, aynı zamanda iş hukuku standartlarına evrensel bir nitelik yani yeknesaklık katmıştır. 1982 Anayasası’nın 90/1 maddesinde yapılan değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak anlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlı olduğu ve bu durumun gerçekleşmesi hâlinde uluslararası anlaşmaların iç hukuk hüviyeti kazanacağı ve kanun hükmünde kabul edileceği düzenlenmiş bulunmaktadır.

2) Birleşmiş Milletler Belgeleri

İş hukukunun uluslararası kaynakları arasında Birleşmiş Milletler belgeleri de bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler, çalışma konularında temel düzenlemeleri uzman kuruluş olan ILO’ya bırakmış ise de yer yer yaptığı düzenlemelerle çalışma hayatımıza ilişkin çok önemli tasarruflarda bulunmuştur. Nitekim 06.04.1949 tarihinde ülkemiz tarafından onaylanan 10.12.1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiyle herkesin çalışma, adaletli ve uygun çalışma koşulları, işsizliğe karşı korunma, eşit işe eşit ücret, adil ve yeterli ücret, sendika kurma ve sendikaya üye olma, dinlenme, iş süresinin sınırlandırılması, ücretli izin ve sosyal güvenlik haklarına sahip olduğu kuralı getirilmiş olup bunlar çalışma hayatımızın temel ilkeleridir. ILO sözleşmesini imzalayan ülkeler, bu sözleşmenin içerdiği ilkeleri kendi iç mevzuatlarına yansıtmak sorumluluğunu kabul etmişlerdir. Türkiye, ILO’ya üye olduğu 1932 yılından beri Milletlerarası Çalışma Teşkilatının birçok sözleşmesini onaylamakla kalmamış, Türk iş hukukunun oluşumunda bu kuruluşun oluşturduğu kurallardan geniş ölçüde yararlanmıştır.

3) Avrupa Konseyi Sözleşmeleri

İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi), Avrupa Konseyi tarafından 1950 yılında kabul edilmiş ve Türkiye bu sözleşmeyi 10.03.1954 tarihinde onaylamıştır. Bu sözleşmenin 2,3,4. maddelerinde zorla çalıştırma ve angarya yasağı, 11. maddesinde sendika kurma ve sendikaya üye olma özgürlüğü gibi iş hukukunu doğrudan ilgilendiren hükümlere yer verilmiştir. 1965 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartı’nın çok sayıda hükmüne çekince koyan ülkemiz, bu sözleşmeyi 16.06.1989 tarihinde onaylamıştır. Toplam 38 maddeden ibaret bu sözleşmenin 1. maddesinde adil çalışma koşulları, 2. maddesinde iş sağlığı ve iş güvenliği hakkı, 4. maddesinde adil ücret hakkı, 5. maddesinde çalışanların sendika özgürlüğü, 6. maddesinde toplu çalışma ve grev hakkı, 7. maddesinde çocukların ve gençlerin korunması, 8. maddesinde çalışan kadınların korunması, 9.ve 10. maddelerinde mesleğe yönetme ve meslek eğitimi hakkı, 11. maddesinde sosyal güvenlik hakkı, 18. maddesinde sözleşmeci devletlerin ülkesinde iş edinme hakkı, 19. maddesinde çalışan göçmenlerin ve ailelerinin korunması hakkıyla ilgili durumlar düzenlenmiştir. Ülkemiz Avrupa Sosyal Şartının 2,3,5,6,8,15. maddeleri ile 4. Maddesinin 1ve 2, 4 ve 7. Maddenin 1,2,7 ve 10. fıkraları dışındaki hükümlerini onaylamıştır. Onaylamadığı maddeler ülkemiz açısından bağlayıcı değildir.

4) Avrupa Birliği İş Hukuku

25 Mart 1957 yılında temelleri atılan ve bugünkü adıyla Avrupa Birliği olan kuruluşun hemen hemen her değişiminde iş hukukuyla ilgili çok önemli düzenlemeler getirdiği görülmektedir. Bunlar arasında iş ve sosyal güvenlik hukukuyla ilgili olarak geniş kapsamlı hükümler içeren Avrupa Sosyal Şartını, birlik üyesi işçilerin üye ülkelerde serbestçe dolaşımlarına imkân sağlayan Avrupa Birliği anlaşmasının 48. maddesini, sosyal politika başlığın taşıyan 117. maddesini, kadın ve erkek işçiler arasında eşit işe eşit ücret ödenmesini içeren 119. maddesini, ücretli izin sistemlerinde eşitliğin sağlanmasında 120. maddesini, işçilerin istihdam ve çalışma koşullarını (sosyal fonu) düzenleyen 123. maddesini, Avrupa Birliği (AB) anlaşmalarına dayanılarak düzenlenen “İşverenin Ödeme Aczine Düşmesi Durumunda İşçilerin Ücret Alacaklarının Korunması Hakkında Yönerge”yi, 89/391 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Yönerge”yi, 93/104 sayılı “İş Sürülerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönerge”yi, 94/33 sayılı “Genç İşçilerin Korunması Hakkında Yönerge”yi, 98/59 sayılı “Toplu işçi Çıkarmalar Hakkında Yönerge”yi, 97/70 sayılı “Belirli Süreli İş Sözleşmeleri Hakkında Yönerge”yi ve 2001/23 sayılı “İşletmenin Devri Hâlinde İşçi Alacaklarının Korunması Hakkındaki Yönerge”yi sayabiliriz.

Maastricht Anlaşması’nın eki olan Sosyal Politikaya İlişkin Anlaşma’nın 1. maddesine göre üye ülkeler; çalışma koşullarının iyileştirilmesi, istihdamın geliştirilmesi, işçi işveren arasında sosyal diyaloğun arttırılmasına yönelik çalışacaklardır. Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler, 25.09.1963 tarihinde imzalanan ve 01.02.1964 tarihi itibariyle yürürlüğe giren Ankara Anlaşmasıyla başlamıştır. Bu anlaşmanın ayrılmaz parçası niteliğindeki Katma Protokol, iş hukukuyla ilgili önemli düzenlemelere yer vermiştir. Bu protokolün 36. maddesi gereğince Türkiye ile AB üyesi ülkeler arasında işçilerin serbest dolaşımı, bu protokolün yürürlüğe girmesinden itibaren 12. yılın sonu ile 22. yılın sonu arasında gerçekleştirileceği kurala bağlanmıştır. Aynı protokolün 37. maddesinde ise AB ülkelerinde çalışan Türk işçilerinin ücret ve çalışma koşullarında AB ülkelerinde herhangi bir ayırım yapılamayacağı belirlenmiştir. En son olarak 03.10.2005 tarihinde AB ile müzakereler başladıktan sonra iş hukuku da dâhil birçok alanda uyarlama çalışmaları ve gelişmeler ortaya çıkmıştır. 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu, Avrupa Birliği mevzuatı referans alınarak hazırlanmıştır.

5) İkili Anlaşmalar

İş hukukunda ikili anlaşmalar, ülkeler arasında işletmeler vücuda getirme ve birbirlerinin iş gücünden yararlanma gibi konularda yapılmaktadır. Bu anlaşmalara ya taraf olan her iki ülkenin iş hukuku düzeninin birleştirilmiş hükümleri ile şekil verilmekte ya da yabancı işçiler gittikleri ve çalıştıkları ülkelerin iş kanunlarına tabi olmaktadırlar. Türkiye, 1964 yılından itibaren Almanya, Fransa, Belçika gibi ülkelerle bu tür anlaşmalar yapmıştır.

İş Hukukunun Uluslararası Kaynakları ve Çalışma Örgütleri

 Türk Çalışma Örgütü

Sanayi ve hizmet sektöründeki gelişmeler ve nüfus artışı karşısında çalışanlarla çalıştıranlar arasında çalışma barışının sağlanması, toplumumuz için büyük önem taşımaktadır. Bundan dolayı 1946 yılında Çalışma Bakanlığı kurulmuştur. Bu teşkilat 1983 yılında yapılan bir düzenleme ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hâline getirilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Bakanlığın görevleri 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’da şöyle belirlenmektedir; çalışma hayatını düzenlemek, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirleri almak, çalışma hayatındaki mevcut ve muhtemel meseleleri ve çözüm yollarını araştırmak, ekonominin gerektirdiği insan gücünü sağlamak için gerekli tedbirleri araştırmak ve uygulanmasının sağlanmasına yardımcı olmak, istihdamı ve tam çalışmayı sağlayacak ve çalışanların hayat seviyelerini yükseltecek tedbirleri almak, işçilerin mesleki eğitimlerini yükseltecek tedbirleri almak, sakatların mesleki rehabilitasyonunu sağlayacak tedbirleri almak, işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlayacak tedbirleri almak, çalışma hayatını denetlemek, sosyal adalet ve sosyal refahın gerçekleşmesi için gerekli tedbirleri almak, çeşitli fizyolojik, ekonomik ve sosyal risklere karşı sosyal sigorta hizmetlerini uygulamak, sosyal güvenlik imkânının sağlanması, yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi için gerekli tedbirleri almak, yabancı ülkelerde çalışan Türk işçilerinin çalışma hayatı ve sosyal güvenlikle ilgili meselelerine çözüm yolları aramak, hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları koruyucu ve çalışmayı destekleyici tedbirleri almak, bağlı kuruluşların amaçları ve özel kanunları gereğince idare edilmesini sağlamak ve denetlemek, iş istatistiklerini derlemek ve yayınlamak, çeşitli mevzuatlarla verilen diğer görevleri yapmak. Bakanlığın yukarıda sayılan görevleri hem bireysel iş hukuku ve hem de toplu iş hukuku alanında önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kuruluşları; merkez, taşra ve yurt dışı olarak yayılmış bulunmaktadır. Merkez kuruluşunun yanında bakan ve onun emrinde müsteşar ve yardımcılarından oluşan bakanlık makamı yer almaktadır. 3147 sayılı Kanunun 30. maddesinde ana hizmet birimleri olarak Çalışma Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi, Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği Biriktirme ve Yardımlaşma Sandığı, Yurt Dışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve İşçi Sağlığı Genel Müdürlüğü sayılmaktadır. Bakanlık taşradaki görevlerini, Türkiye genelinde kurulu bulunan Çalışma ve İşkur İl Müdürlükleri vasıtasıyla yerine getirmektedir. Bakanlık genel hükümlere uygun olarak yurt dışı kuruluşu da kurmaya yetkilidir. Yeni düzenlemeye kadar yurt dışındaki görevliler hizmetlerini aynı şekilde sürdüreceklerdir.

Çalışma hayatına ilişkin mevzuatın uygulanmasını izleme, denetleme ve teftiş etme yetkisi kanunla devlete verilmiştir ve bu görev Çalışma Bakanlığı İş Müfettişleri tarafından yürütülmektedir. Toplumu yakından ilgilendiren iş mevzuatının noksansız uygulanıp uygulanmadığının denetimi görevi, kamu düzeni ile ilgili olduğundan bütün ülkelerde devlete ait bulunmaktadır. Ülkemizde, iş yerlerindeki iş teftişlerini yapma görevi İş Teftiş Grup Başkanlıklarınca yerine getirilmektedir. İş müfettişleri; sadece İş Kanunu kapsamına giren iş yerlerini değil, aynı zamanda Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamına giren iş yerlerini de denetlemektedirler. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dışındaki kamu kurum ve kuruluşları, iş yerlerinde yapacakları işçi sağlığı ile ilgili teftiş ve denetlemelerinin sonuçlarını ve yapacakları işlemleri Çalışma ve İşkur İl Müdürlüklerine bildirmek zorundadırlar. İş müfettişleri, yaptıkları denetimlerde olabildiğince iş yerlerinde işi aksatmamaya özel bir özen göstermek durumundadırlar. Keza iş yerlerinden edindikleri ticari sırları da saklamak mecburiyetindedirler. Çalışma Bakanlığı dışındaki kuruluşlar, iş yerleriyle ilgili olarak yaptıkları denetimler sonucu hazırladıkları raporların birer örneğini Çalışma ve İşkur İl Müdürlüklerine vermek zorundadırlar.

Uluslararası Çalışma Örgütü

Daha öncede belirtildiği üzere bu örgüt, uluslararası barışın temel taşı olan sosyal adaletin kurulması ve sefaletin önlenmesi için ulusların bir araya gelip çalışma alanının düzenlenmesi için iş birliği yapmaları amacıyla kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşından sonra dünya barışını tehdit eden en önemli nedenlerden birinin yoksulluk olduğu kabul edilmiş ve Versailles Barış Antlaşmasıyla Milletler Cemiyetine bağlı olarak 1919 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kurulmuştur. Uluslararası Çalışma Konferansının 1944 yılında Philadelphia ‘da yapılan toplantısına katılan işçi, işveren ve hükümet temsilcileri, örgütün prensiplerini yeniden belirlemişlerdir. Bu prensiplerden bazıları şunlardır: Emek bir mal değildir; nerede olursa olsun sefalet dünya refahını tehdit eden bir unsurdur; düşünce ve dernek kurma özgürlüğü sürekli bir ilerlemenin zorunlu bir koşuludur. Philadelphia konut ve tatil sağlama, kolektif sözleşme hakkı sağlama, herkes için daha iyi yetişme ve daha üstün bir meslek eğitimi görme olanakları sunma, sosyal güvenlik önlemlerini genişletme gibi konularda görevli olduğunu bildirmektedir.Beyannamesi, Uluslararası Çalışma Örgütünün bütün ülkelerde, asgari ücreti koruma, işçilerin sağlığını koruma, anaları ve çocukları koruma, yeterli gıda, temiz konut ve tatil sağlama, kolektif sözleşme hakkı sağlama, herkes için daha iyi yetişme ve daha üstün bir meslek eğitimi görme olanakları sunma, sosyal güvenlik önlemlerini genişletme gibi konularda görevli olduğunu bildirmektedir.

Organları:

  • Uluslararası Çalışma Konferansı

Örgütün en üst ve yetkili organı olan Uluslararası Çalışma Konferansında, çözüm bekleyen sosyal konularla çalışma sorunları ele alınır. Konferansın başlıca görevi, sözleşme ve tavsiyeler hazırlamaktır. Konferans yılda bir defa toplanır ve bu toplantıya her üyenin dört temsilcisi katılır. Bunların ikisi hükümet, biri işçi sendikası ve diğeri de işveren temsilcisidir. Her temsilcinin kendi görüşünü serbestçe savunma ve serbestçe oy verme hakkı vardır. İşçi ve işveren temsilcilerini bağlı bulundukları hükümetler değil, kendi meslek grupları seçer ve bunlar kendi meslek gruplarının çıkarlarını göz önünde bulundurmak suretiyle genel kurulda görüşlerini açıklayabilirler.

  • Yönetim kurulu

Yönetim kurulu, konferans tarafından seçilen 56 üyeden oluşur. Bunların yarısı hükümet, diğer yarısı da eşit sayıda işçi ve işveren temsilcilerinden meydana gelir. Bu kurul ILO’nun tüm faaliyetlerini koordine etmekle ve konferansın aldığı kararları yürütmekle görevlidir. Bu organ aynı zamanda ILO’nun sekretarya işlerini de yerine getirmektedir.

  • Uluslararası Çalışma Bürosu

Cenevre’de bulunan büro; örgütün sekreterlik, işletme ve yürütme organıdır. Aynı zamanda bir araştırma ve haberleşme merkezi olan büro; örgütün dünyanın her tarafında düzenlediği konferans ve toplantılara temel olacak raporları hazırlamakta, teknik yardım programı çerçevesinde görevlendirilen uzmanların çalışmalarını yönetmekte, dergiler, araştırmalar, istatistikler ve raporlar yayınlamaktadır.

  •  Çalışmaları

Uluslararası Çalışma Örgütünün uluslararası çalışma konferanslarında kabul edilen kararları, sözleşmeler ve tavsiyeler şeklinde yayınlanır. Örgüt birçok sözleşme ve tavsiye yayınlamıştır. Bu sözleşmelerin birçoğu Türkiye tarafından da imzalanmıştır. Sözleşmeler, üye ülkelerde ancak yetkili makam, yani yasama organı tarafından onaylandıktan sonra kanunlaşarak yürürlüğe girer. Tavsiyelerin onaylanması söz konusu değildir. Bunlar, sadece her ülkenin sosyal politikasına yön vermesinde yararlı olur. Çalışma Konferansı, üye ülkeler tarafından imzalanan sözleşmelerin uygulanıp uygulanmadıklarını denetler. Denetimler her yıl yapılır. Denetimler sonucu aykırı davranışları tespit edilen ülkeler, “Uzmanlar Komitesi”ne bilgi vermeye çağırılır. Yapılan değerlendirmenin olumsuz olması durumunda bu olumsuzluk, o ülkenin uluslararası ilişkilerini olumsuz yönde etkiler.

2013 yılından beri  İş Sağlığı Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yetkilendirilmiş Ortak Sağlık Güvenlik Birimi olarak hizmet veriyoruz. 

Efor OSGB istanbul | İş Sağlığı ve Güvenliğiniz Emin Ellerde!…